Friday, January 19, 2007

Amerika'da iki Turkiye asigi imam bayildi yerken: Betsy ile ogle yemekleri

Ben 1.5 ay once hayatimin en ilginc deneyimlerinden birisini yasadim.

Karsimda 50 yaslarinda Amerikali bir kadin bir yandan bicir bicir Turkce konusuyor, bir yandan imam bayildisini keyifle yiyordu. Bir an etrafima baktim, acaba neresi burasi diye? Malum, Turkiye'de boyle guzel Turkce konusabilen yabancilar vardi elbette ama ben hala Pittsburgh'daydim, bir Yunan restoraninda, ustelik menudeki butun yemek isimleri Turkce :)

[Ah Yunan insani, sen ne cadi, ne kustah, ne kendini begenmis ama ne hayat dolu, ne yaramaz, ne sevimlisin! Sen bensin Yunan arkadasim, ben ne kadar senden almissam, sen de o kadar benden almissin...Bu Yunan dostlar/dusmanlar baska bir yazinin konusu olsun, soz!]

Biz Betsy'ye donelim..

Amerikali mimar arkadasim Sheila, Turkiye'de "bir kac" sene kalmis arkadasi Betsy'den soz ettiginde bir ogle yemegi fikri bana cazip gelmisti. Gelmisti gelmesine ama acaba bu Betsy denen sahis nasil bir insanogluydi?

"Sis kebap cok guzel, Istanbul cok guzel" geveleyecek bir eski hippie, ya da otantik ulkeler meraklisi, gorunuste dost canlisi, sirtinda son model safari kiliklariyla ulke ulke gezip sonunda dunyanin "en guclu" ulkesi sandigi su kara parcasina -ulkesinin gucune yurekten inanmis bir sekilde- donmus bir burnu havada mi cikacakti? Merakla ama cok da umut dolu olmadan gittim Yunan lokantasi Christos'a.

Christos, sehir merkezinde birlesip ucuncuyu olusturan iki nehirden birine cikan sokaklarindan birinde, karsisinda meshur Pittsburgh Senfoni Orkestrasinin ve Byham Tiyatrosunun binalari, saginda solunda Starbucks ve benzeri malum "zincir" dukkanlar arasinda sadece "ilgili" ya da "onceden bilgili" olanlarin dikkatini cekebilecek minicik bir lokanta..

Sahibi Yunan Mykonos adasindan Christos, bana ilk gittigimde menusunu begendirmeye calisirken Turk oldugumu ogreniyor, kocaman sicak bir kahkaha atiyor. Ayni topraklardan, ayni muzikten, ayni mutfaktan gelme iki kardes gibiyiz, aralarinda gecen her turlu tatsizliga ragmen bir kardesin digerine baktigi sefkatle bakiyor bana, hemen ekliyor "Turk kahvesi de var bizde". E takilacagim ya biraz, "Sen o Turk kahvesini biraz once yandaki masaya Yunan kahvesi diye satiyordun ama!" diyorum. Guluyor, "Aman iyi tamam canim, dunya biliyor kahvenizi"..Gulumsuyorum..Betsy ve Sheila karsimda..

Derken soruyorum, sordukca soruyorum,
sordukca anlatiyor Betsy..O anlattikca gozleri isildiyor, benim icim icime sigmiyor. Yarim saat sonra Imambayildima bakiyorum, dokunulmamis...

Betsy "birkac" degil tam 22 yil Turkiye'de yasamis. Esi Amerikali bir Ingilizce ogretmeniymis, kendisi de bankacilik yapmis. Cocuklarinin isimleri Selin ve Altay, ikisi de Turkiye'de dogmus, Turk okullarina gitmisler. Yazlari Amerika'ya anneannelerinin yanina donduklerinde komsular "Ay Turkler gibi aksanli konusuyorlar Ingilizceyi bu cocuklar" demisler, cok guluyorum ben buna...Sen Ingilizce ogretmeni ol, insanlara dili ogretmek icin al basini bir uzak diyara git, sonra oz cocuklarin o diyarin dilini Ingilizceden iyi konussunlar, kendi ana-dillerinde aksanlari olsun. Cok hos bir hikaye bu, ironik biraz da, dusundukce cok hinzir kikirdiyorum hala.

Betsy fiziksel olarak tamamen Amerikan gorunumlu, ama gozlerinizi kapatip dinlemeye basladiginiz an bir "gurbetci" Turk oluyor adeta, bir Turk Turkiye ozlemini anlatiyor saniyorsunuz...-bir kac sozcugu telafuz ederken biraz sundurmesi disinda harika Turkce konusuyor-

Komsularimi ozluyorum, diyor. Buraya alismak zor diyor, 3 yil olmus Amerika'ya doneli.."Turkiyedeyken hep burayi ozlerdim ama meger 22 yil beni az cok bir Turk yapmaya yetmis" diyor, "Amerikada hayat cok hizli, yapay ve soguk" diyor. Bunlari oyle bir samimiyetle soyluyor ki bu guzel Amerikali kadinin Turkiye ozlemine inanmamak mumkun degil..Ve acikliyor, "ne esim ne ben donmezdik ama iste cocuklarin universite egitimleri icin, onlarin gelecekleri icin fedakarlik yapip Turkiye'den ayrildik" diyor. O an icim buruluyor.

Ah be gulum memleketim! ayni cumleyi ben de ailem de kurabiliriz, aileminki soyle olurdu sanirim "Bizim kizin hasretine dayanmak cok zor ama napalim deprem muhendisi olmak icin tutturdu ve lisansustu egitimin iyisi orada diye doldurdu bizi ve hasrete katlanmaya calisiyoruz" ..ve benimki de soyle olurdu sanirim "Kendi ulkemde hoca olabilmek icin bu memlekete gelmeliydim, ogrenmeliydim, oyle cok ogrenmeliydim ki, sikayet etmemem lazim, oyle ki yorgunluktan gozumden yaslar akarken bile agladigimi kimse bilmesindi, danismanim hakkim olani karsimda bir patron edasiyla catir catir yerken, once soylenip sonra gecer demeliydim. O kadar gururlu, o kadar kendimden emin olmaya calistim ki, aileme doktoramin bende yarattigi kalp kirikliklarina dair ilk gozyaslarimi doktorami bitirdigim gun doktum.."Zordu" diyebildim sadece..

Demek Betsy de Turkiye'den egitim icin ayrilanlardan..Cocuklar universiteye gidince geri doneceklermis Turkiye'ye, gozlerim bu noktada doluyor iste.

E tabii Turkler bes dakika arayla gulmekten aglamaya, aglamaktan gulmeye gecebilen insanlar ya, beklenen oldu ve muhabbet bu duygusal gurbetci muhabbetinden cikip biraz komiklesti.

Sonra iki ulkede yasamis butun insanlarin yasadigi, o cok iyi bilinen ikilemden sozettik. Artik ne oraya ne buraya ait olmaktan, omrunun sonuna kadar nerede olursa olsun diger ulkeyi ozleyeceginden, elimizde olsa iki ulkenin guzel yanlarindan bir hayal ulkesi yapacagimizdan..Donsek de donmesek de hep "arada" hep "kararsiz" kalacagimizdan..nelerden nelerden sozettik...

Sonra Betsy ile hayatlarimizdaki "trade-off" tan bahsettik, bir ekonomi/optimizasyon terimi aslinda (arastirma konumda hemen her gun kullandigim bir terim bu) Trade-off bir yerden kazanirken ote yandan kaybetmek..Turkcesini bulduk sonra internetten "odunlesme" diye cevrilmis. Hayatin ozu bu diye karar verdik. Birseyler kazanirken birseylerden odun vermek, Amerika'da egitim alan birisi olarak bir tuhaf oldu icim bu sozcugun Turkcesini duyunca. Kaybettiklerimize karsilik kazandiklarimiz, kazandiklarimiza karsi kaybettiklerimiz.. Gurbete adim atmis her insanin her gun yaptigi ic hesaplasmanin adi "odunlesme" ....

"Donersem evimde olacagim, ulkeme calisacagim ama hakkim MUTLAKA bir sekilde yenecek, eger donmezsem calistigimin karsiligini alacagim ama ailem, kulturum burada olmayacak"

Sonunda konu bu agir konulardan donup dolasip Tarkan'a geldi, Betsy'nin kizi Selin, Tarkan'a asikmis,
ben yine o tuhaf bilmisligimle icime dondum, ya benim niye pop yildizi bir idolum olmadi acaba ergenlikte? Duvarimda bir Einstein posteri vardi, "Matematikte kusurunuz varsa uzulmeyin diyordu Albert, benimkiler hala cok buyuk". Matematige asiktim, lisede Trigonometri ogrenirken hep gozgoze geldim Einstein'la :) Fazla kusurum yok aslinda Albert diyordum, hep 95 ya da 100 aliyorum. Yillar sonra ODTU'de tesadufen Einstein'in ugrastigi matematigi gorunce afalladim, e lisedeydim napalim malum ufkumuz o kadardi :) Ufkumuz dar, ogrenme askimiz sonsuzdu..Kanatlarimiz kirilmamisti henuz ucabiliyorduk..

Yaslandigimin resmidir konudan konuya atlamak :)
Betsy'ye donelim geri,
ikinci bulusmamizda itiraf ettik ki ilk bulusmadan sonra ikimiz de aglayarak donmusuz ofislerimize..

Benim artik cuma gunleri ogle yemegi adresim belli,
menu de az cok belli, pilaki, imambayildi, ustune de koyu bir Turk kahvesi :)
karsimda Betsy, dilimizde ve kalbimizde Turkiye..

Dogum Gunu Fotografi


Dogum gunleri benim cok onemsedigim gunler. Cocuklari sevindirme gunu de degil dogum gunleri. Insan o gun 80 yasina da giriyor olsa sabahtan aksama simartilmali, sevindirilmeli.
Inaniyorum ki dogum gunlerinin anlami yalnzca kisinin dogdugu gun olmakla sinirli degil, hayata ovgudur o gunler, gecmisi gonul rizasi ile sahiplenme, simdiyi kucaklama ve o hic bilinmez gelecege guvenmekle dolu o gunler...Herseye ragmen, "yalan" olmakla suclanan hayatin kendisine ragmen, yasamaya ovgudur dogum gunleri...

Her dogum gunu yeniden dogmaktir hayal,
bazen zordur, oyle zordur ki,
buzlar altinda kalmistir sicak umutlar,
katran karasi olmustur pembe ruyalar,

tum zorluguna ragmen, ozunde sadece guzel ve yaramaz bir yalanci cocuk olan hayati bir kez daha affedebilmektir dogum gunlerinin amaci.

kutlanan da hayatin kendisidir, baska birsey degil.


Thursday, January 11, 2007

Shakespeare- 116. Sone

Once orijinali, sonra Turkcesi :) Ceviri kime ait onu bulamadim, bilen varsa lutfen bildirsin...

Let me not to the marriage of true minds
Admit impediments. Love is not love
Which alters when it alteration finds,
Or bends with the remover to remove:
O no! it is an ever-fixed mark
That looks on tempests and is never shaken;
It is the star to every wandering bark,
Whose worth's unknown, although his height be taken.
Love's not Time's fool, though rosy lips and cheeks
Within his bending sickle's compass come:
Love alters not with his brief hours and weeks,
But bears it out even to the edge of doom.
If this be error and upon me proved,
I never writ, nor no man ever loved.

William Shakespeare

(1564 - 1616)


Gerçekten seven gönüller arasına engel giremez bence.
Değişen her duruma uyup da kendi de değişen aşka
Aşk demem ben asla;ya da,ötekinin gönlü geçince,
Kendi de hemen vazgeçmeye hazır olan kişinin aşkına!
Hayır;aşk bir deniz feneridir;dimdik durur yerinde,
Fırtınalara karşı koyar,bir an bile sarsılmaz;
Kılavuz yıldızıdır rotasından sapmış her tekneye,
Yüksekliği ölçülse de,değerini bilen olmaz.
Zamanın oyuncağı değildir aşk.Al yanaklarla dudakları
Alıp götürebilir ama Zaman,orağını savurduğunda,
Aşkı etkilemez aslında,onun kısacık saatleri, haftaları
Sonsuzluğun eşiğine dek dayanır o, Zaman karşısında.
Yanlışım varsa eğer ve kanıtlayabilen olursa bana,
Hiç yazmamışım demek ve seven olmamış bu dünyada.

Monday, January 08, 2007

Ben de mi Brutus? 28 yasima nasil girdim?

Ya simdi tamam anliyorum, butun buyuk yazarlar bu konudan birkac yuzyildir sozettiler zaten,
bir de benim yazmama ne gerek var diyecegim ama gercekten yazacaklarimi kalben hissettim ben bugun.

Ya ben nasil 28 olurum yahu? Ama..ama...

Hani ben en kucuktum? Hani siniflarda, arkadas gruplarinda, ailede hep minik kus'tum? Ama nasil 28 olabilirim ben yaaa?

Selimle konusuyorduk az once,
dedim ki "Selim, ben gercekten 28 yil yasadim mi ki acaba?"

sonra 10 yil onceyi hatirladik,
ODTU bahcesinde aksamlari almaya gelen annemle babami beklerken Selimle konusuyorduk, "bugun 18 oluyorum Selim" diyordum, inanabiliyor musun? 18 oluyorum ben! Bir kahkaha savurdu Selim, son 10 yilima taniklik etmis birisi olarak, cok icten bir kahkaha atti. Muhtemelen o da hatirladi "kucuk aysegul" yillarimi, "Aysegul ODTU'de" serisinin bas kahramanini, erkek cocugu gibi modelsiz ve pek garip kesimli kotlarimi, oduncu gomleklerimi, spor pabuclarimi, kalemle yaptigim topuzlarimi..cok suslu bir gunumde bile en cici etegimin altina giydigim abuk postallarimi..

Vah ki ne vah..18'den 28lere,
28 oluyorum bugun..

Ne arada yasadik acaba? Hangi ara?

Sakin yanlis anlasilmasin,
derdim sacimdaki iki tel ak ya da gulerken gozlerimin kirismasi degil,
derdim evlenmeden 28 olusum da degil.

benim derdim, ne vakit gecti bu gunler? bu aylar? bu yillar?

ben sectim bu hizli hayati anladim, onu da anladim da,
eskiden diyorum hani bir kitap okurduk, 1 ay anneye babaya, 2 ay en iyi arkadasa, 3 sene kalbimize anlatirdik kitabi, tekrar tekrar 66. sayfasi acilirdi kitabin, ayni cumlenin alti cizilirdi kitap orselenene dek..

simdi oyle mi? ayni gun 2 harika filme gittim gecen hafta -evet evet ayni gun, kime ne soz verdigini hatirlamazsa insan boyle oluyormus meger :) - [fimler Blood Diamond ve Babel, ikisi de sahane]

iki film de cok tesir etti ama ertesi sabah uyandigimda etkilerinden cikmistim bile,

cunku okuyacak makale, yikayacak camasir, pisecek yemekler vardi akilda..
cunku bir hayat vardi arkasindan yetismek icin deli gibi kosulacak..

oyle bir hizli hayat ki ugrunda gercek bir hayat'i kacirdigim?

haydi tamam, abartmayayim,
simdi ilk 21 yili anladim da,
son 7 yilinda ne yaptim ben bu hayatin?

yeni yerler, yeni insanlar, yeni filmler, yeni muzikler, yeni sehirler, yeni dusler, yeni uzuntuler, yeni sevincler, evet ama neredeler?

beni simdiki ben yapti girdigim butun yeni yollar, gordugum butun yeni yuzler..
beni simdiki ben yapti, iyi kotu butun gunler, hepsine mutesekkirim ama niye hersey hizli cekimde yasanmis?

bir sabah uyanip bugun 40 oldum diyecegim -diyebilirsem-

merak ediyorum, yine soracak miyim?
"haydi ilk 21 yilini anladim da son 19 yilinda ne yaptim ben bu hayatin?"

Dogum gunum kutlu olsun,
ve bir uyanis olsun bana,
cok gec olmadan...

Tuesday, January 02, 2007

Uzun aradan sonra...

Cok uzun bir aradan sonra...

yeni haberlerle geri geldim,
abim Murat'in dugunu icin Ankaradaydim Kasim ayinda,

Pittsburgh'a bir dondum pir dondum,

hem isler hem sosyal aktiviteler tam gaz devam ediyor..

bu noel tatilini pittsburghda gecirdim,
cok renkli insanlarla tanistim, cok ilginc filmler gordum..

Blood Diamond ve Babel gorulmesi gereken 2 film...
Bir de The Good Shepherd var tabii..

buyuk kararlar esigindeyim ote yandan,
biraz stresli biraz neseli bir durumdayim yani.

bir sonraki postta fotograflar koyacagim :)

sonsuz sevgilerimle,
Aysegul